beyazdan sonra mavi mi gelir
Türkiye şubat ayından bu yana ekonomik kriz ile yatıyor- kriz ile kalkıyor. Fakat bu iki ayın son iki haftasında yaşanan gelismeler yaşanan ekonomik krizi bile gölgede bırakacak boyutlarda. Kamuoyunda beyaz enerji operasyonu olarak adlandırılan ve enerji bakanını bile koltuğundan eden bu olayın perde arkasında yaşananlar gerçekten insanı hayrete düşürüyor.Rusya ile Türkiye arasında imzalanan 'Mavi Akım' projesi ile Rus doğalgazının Türkiye'ye getirilmesi planlanıyordu. Yapılan anlaşmanın boyutları ve mavi akımın güzergahı anlaşmanın yapılmasıyla birlikte gündeme gelmişti. Eleştirenlerin odağında ise , "Türkiye'nin startejik konularından birisi olan enerji konusunda yüzde yetmişlik bir oranla Rusya'ya bağlanmasının yarattığı rahatsızlığın yanında, rus doğalgazının Türkiye'ye yüksek maliyetle gelmesi " yer alıyordu.
Ekonomik krizle birlikte uluslararası platformda da destek gören, bir temizlik kampanyası başlatan Türkiye'de medya patronlarından, eski bakanlara, bankacılardan, bürokratlara kadar uzanan geniş bir temizlik yürütülürken, önce Süleyman Demirel'i bitirmeye yönelik olarak başlayan operasyonlar sonunda mavi akıma kadar ulaşti. 500 milyar dolarlık bir dev projeninin milli çıkarlarımıza hiçte uygun olmadığını fark eden TSK ' yeni tehdit konsepti içine dahil ettiği yolsuzlukla mücadele' de bu sefer mavi akım için düğmeye basıyordu.
Mavi Akım projesinin hükümetin küçük ama son derece etkili bir kanadına ulaştığını gören TSK bu sefer düğmeye bizzat basarken, Operasyonun ilk günlerinde bir askeri yetkilinin "Düğmeye biz bastık. Bakanın üstünü çizin" türünden beyanatları operasyonun genişliği hakkında epey ipucu veriyordu.
Enerji Bakanı ANAP'lı Cumhur Ersümer yoğun baskılar karşısında istifa etmek zorunda kaldı. Beyaz enerji dosyasına bakan savcının da sık sık değişmesi başka bir ilginç noktaydı. Ersümer'in istifasından sonra gözler ANAP genel başkanı Mesut Yılmaz'a çevrildi. Ersümer'e yönelik eleştiriler salt onun kişiliğini ilgilendirmiyordu çünkü. Ersümer genel başkan yardymcısı ve genel başkanın tabiri caizse en has adamlarından birisiydi. Yılmaz'da bunu bir tasfiye hareketi olarak yorumladı zaten. Jandarmanın olayı araştırmasını demokratik teamüllere aykırı buluyor ve bir polis devletinden bahsediyordu.
Yılmaz bir siyasi tasfiyeden sözederken bir sonraki noktayı anlatıyordu aslında. Ve herkesin hemfikir olduğu nokta beyaz enerjiden sonra sıranın mavi akıma geleceği. Dolayısıyla Yılmaz'a. Küçük bir detay: Hükümette hiç bir görevi olmadığı halde beyaz enerji görüşmelerine katılan Mesut Yılmaz'ın meşhur Gazprom yetkilileriyle çekilen fotografı epey başını ağrıttı. Şimdi herkesin kafasında tek bir soru var: Temizlik operasyonu nereye kadar gidecek?
Dosya neden Şalk'tan alındı?
Beyaz enerji operasyonun araştırılmasında ilk görev Talat Şalk'a verilmişti. Savcı Şalk bu olaya öylesine kilitlendi ki bürokratik teamüllere aykırı olarak uluslararası yazışmalar yaptı: Dünya bankası gibi kuruluşlardan beyaz enerji ile ilgili belgeler istedi. Hakkında yürütülen kimi kampanyalar neticesinde dosya kendisinden alındı.
Fakat Habertürk sitesinde yayınlanan habere göre dosyanın kendisinden alınma nedeni şöyleymiş: Sabah gazetesinin tecrübeli yargı muhabiri Ersin Bal savcı Şalk ve beyaz enerji operasyonu ile ilgilenen bir albayı Ankara'daki Sabah gazetesinin barına davet eder. Orada konuşulanlarin hepsi 'off the record'muş. Konuşulanlar 'off the record' olunca herkes içinden geldiği gibi konuşmuş. Ertesi gün konuşulanların hepsi başbakan yardımcısı Hüsamettin Özkan'in kulağına gitmiş. Ne tesadüf ki takip eden günlerde Savcı Şalk'tan dosya alınıyor. Bu olay üzerine Sabah'ın tecrübeli muhabiri oyuna geldiğini anlayıp istifa ediyor. Ardından Savunma muhabiri Mahmut Bulut'un istifasıda geliyor. Peki savcı Şalk'ın konuştuklarını Özkan'a ileten kim? Ersin Bal onurlu davranip istifa ettiğine göre o değil. Kim o halde? Habertürk'e göre Özkan'a ileten Sabah'ın Ankara temsilcisi Bilal Çetin'miş.
